Sigortanın asgari ücretten gösterilmesi, Türkiye’de işverenlerin sıkça başvurduğu ancak yasalara aykırı bir uygulamadır. İşverenler, çalışanların maaşlarını resmi kayıtlarda asgari ücret üzerinden bildirip kalan farkı elden ödeyerek hem vergi hem de sosyal güvenlik primi yükünden kaçmayı amaçlar. Bu durum, çalışanların kısa vadede farkına varamayabileceği ciddi hak kayıplarına yol açar. Örneğin, emeklilik maaşlarının düşmesi, tazminat haklarının azalması ve iş kazası gibi durumlarda yeterli güvence alınamaması gibi sonuçlar doğurur. Karal Hukuk Bürosu olarak, bu makalede sigortanın asgari ücretten gösterilmesinin hukuki boyutlarını, çalışanların haklarını ve bu konuda atabilecekleri adımları detaylı bir şekilde ele alıyoruz. Amacımız, çalışanların bilinçlenmesini sağlamak ve haklarını koruma yolunda onlara rehberlik etmektir.
İçindekiler
ToggleBu yazıda, yalnızca genel bilgiler sunmakla yetinmiyor, aynı zamanda konuyu derinlemesine inceleyerek çalışanların pratikte nasıl hareket etmesi gerektiğini de açıklıyoruz. İş hukuku alanında uzman ekibimizle, bu tür durumlarla karşılaşan müvekkillerimize profesyonel destek sağlıyoruz. Daha fazla bilgi almak veya hukuki danışmanlık için İletişim sayfamızdan bize ulaşabilirsiniz.
Sigortanın Asgari Ücretten Gösterilmesi Nedir ve Neden Sorun Teşkil Eder?
Sigortanın asgari ücretten gösterilmesi, bir çalışanın gerçek maaşının Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) asgari ücret düzeyinde bildirilmesi, ancak kalan kısmın resmi kayıtlarda yer almadan elden ya da başka yollarla ödenmesi durumudur. Örneğin, bir çalışanın aylık maaşı 25.000 TL ise, işveren bu miktarın yalnızca asgari ücret kısmını (2025 itibarıyla yaklaşık 20.002 TL) SGK’ya bildirir ve kalan 4.998 TL’yi resmi olmayan yollarla öder. Bu uygulama, işverenin prim ve vergi maliyetlerini düşürmesine olanak tanırken, çalışanı hem kısa hem de uzun vadede ciddi şekilde mağdur eder.
Bu durumun sorun teşkil etmesinin temel nedeni, çalışanların sosyal güvenlik haklarının temelini oluşturan primlerin eksik yatırılmasıdır. Emeklilik maaşı, primlerin miktarı ve gün sayısına bağlı olarak hesaplanır. Eğer primler asgari ücret üzerinden yatırılıyorsa, çalışan emekli olduğunda hak ettiğinden çok daha düşük bir maaş alır. Örneğin, 25.000 TL maaş alan bir çalışanın primleri asgari ücret üzerinden yatırıldığında, emekli maaşı neredeyse yarı yarıya azalabilir. Ayrıca, kıdem tazminatı gibi haklar da son brüt maaş üzerinden hesaplandığından, bu durum tazminat miktarını da doğrudan etkiler. İş kazası veya meslek hastalığı gibi durumlarda ise alınacak ödenekler, bildirilen düşük maaş üzerinden belirlenir; bu da çalışanın maddi güvencesini tehlikeye atar.
Karal Hukuk Bürosu olarak, bu tür uygulamaların çalışanlar üzerindeki etkilerini sıkça gözlemliyoruz. İş Hukuku hizmetlerimiz kapsamında, bu konuda mağdur olan müvekkillerimize hem danışmanlık hem de dava süreçlerinde destek sunuyoruz. Çalışanların bu tür durumları fark ettiğinde harekete geçmesi, hak kayıplarını önlemek adına kritik bir adımdır.
Hukuki Çerçeve ve Yasal Dayanaklar
Türkiye’de işverenlerin çalışan maaşlarını SGK’ya gerçek tutar üzerinden bildirme zorunluluğu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu ile açıkça düzenlenmiştir. Bu kanunlar, işverenin primleri eksik yatırmasını veya maaşları olduğundan düşük göstermesini hukuka aykırı kılar ve çalışanlara haklarını arama imkânı tanır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
5510 sayılı Kanun’un 4. maddesi, işverenin tüm çalışanlarını sigortalı olarak bildirme ve primlerini gerçek ücret üzerinden yatırma yükümlülüğünü açıkça ortaya koyar. Kanunun 80. maddesi ise ücretin, çalışanın bordroda gösterilen gerçek kazancı üzerinden hesaplanması gerektiğini belirtir. Bu düzenleme, işverenin primleri asgari ücretten yatırmasını açıkça yasaklar. Eğer işveren bu yükümlülüğe uymazsa, SGK tarafından yapılan denetimlerde eksik primler faiziyle birlikte tahsil edilir ve idari para cezası uygulanır. Kanunun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Bu kanun, çalışanların sosyal güvenlik haklarının korunmasını amaçlar. Ancak, uygulamada birçok işverenin bu yükümlülüğü ihlal ettiği görülüyor. Çalışanlar, bu tür ihlalleri fark ettiğinde SGK’ya şikayette bulunarak haklarını arayabilir. Karal Hukuk Bürosu olarak, bu süreçte müvekkillerimize rehberlik ederek şikayet dilekçelerinin hazırlanmasından denetim sürecinin takibine kadar destek sağlıyoruz.
4857 Sayılı İş Kanunu
4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesi, işverenin sigorta primlerini tam ve eksiksiz yatırmamasını “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık” olarak tanımlar ve çalışana iş sözleşmesini haklı nedenle feshetme hakkı verir. Bu madde, çalışanın işverenin bu tür bir ihlali nedeniyle işten ayrılması durumunda kıdem tazminatı talep edebileceğini açıkça belirtir. Ayrıca, Kanun’un 32. maddesi, ücretin bordroda açıkça gösterilmesi gerektiğini ve bunun işverenin sorumluluğunda olduğunu ifade eder. Kanunun tam metni için buraya bakabilirsiniz.
Bu yasal düzenlemeler, işverenin maliyet düşürme amacıyla maaşları düşük göstermesini engellemeyi hedefler. Ancak, çalışanların bu haklardan yararlanabilmesi için durumu fark etmesi ve harekete geçmesi gerekir. Örneğin, işverenin primleri eksik yatırması, çalışanın iş akdini feshetmesi için yeterli bir sebeptir ve bu durumda İş Akdinin Feshinde Usul başlıklı yazımızda detaylıca ele aldığımız prosedürlere uygun hareket edilmesi önemlidir.
SGK Denetimleri ve İşverene Uygulanan Yaptırımlar
SGK, sigortanın asgari ücretten gösterilmesi gibi ihlalleri tespit ettiğinde işverene ciddi yaptırımlar uygular. Denetimler genellikle çalışan şikayetleri üzerine başlatılır ve işyerinde bordro incelemeleri yapılır. Eğer eksik prim yatırıldığı tespit edilirse, işveren bu miktarı faiziyle birlikte ödemek zorundadır. Ayrıca, her bir çalışan için ayrı ayrı idari para cezası kesilir. Bu cezalar, işverenin bu tür uygulamalardan caymasını sağlamak amacıyla caydırıcı bir rol oynar. Ancak, SGK’nın kendi başına bu tür ihlalleri tespit etmesi zor olduğundan, çalışanların şikayet süreci büyük önem taşır.
Çalışanların Hak Kayıpları ve Uzun Vadeli Etkiler
Sigortanın asgari ücretten gösterilmesi, çalışanları hem kısa hem de uzun vadede birçok açıdan olumsuz etkiler. Bu kayıplar, genellikle çalışanlar tarafından fark edilmeden yıllar boyunca birikir ve emeklilik gibi kritik bir dönemde ortaya çıkar. İşte bu uygulamanın çalışanlar üzerindeki başlıca etkileri:
Emeklilik Maaşında Azalma
Emeklilik maaşı, çalışanın prim gün sayısı ve primlerin yatırıldığı maaş miktarına bağlı olarak hesaplanır. Eğer primler asgari ücret üzerinden yatırılıyorsa, çalışan emekli olduğunda hak ettiğinden çok daha düşük bir maaş alır. Örneğin, aylık 25.000 TL maaş alan bir çalışanın primleri asgari ücret (20.002 TL) üzerinden yatırıldığında, emekli maaşı yaklaşık %40-50 oranında azalabilir. Bu durum, çalışanın emeklilik sonrası yaşam standartlarını ciddi şekilde düşürür ve ekonomik güvencesini tehdit eder.
Tazminat Haklarında Kayıp
Kıdem tazminatı, çalışanın son brüt maaşı üzerinden hesaplanır. Ancak maaş asgari ücretten gösterildiyse, tazminat da bu düşük rakam üzerinden ödenir. Örneğin, 10 yıl çalışan bir kişi, gerçek maaşı 25.000 TL iken asgari ücret üzerinden prim yatırılmışsa, tazminatı 250.000 TL yerine yaklaşık 200.000 TL olacaktır. Bu, çalışanın yıllarca emek verdiği işten hak ettiği karşılığı alamaması anlamına gelir.
İş Kazası ve Meslek Hastalığı Durumlarında Eksik Ödenek
İş kazası veya meslek hastalığı gibi durumlarda, SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve tazminatlar, bildirilen maaş üzerinden hesaplanır. Eğer maaş asgari ücretten gösterildiyse, çalışan bu tür durumlarda yeterli maddi destek alamaz. Bu durum, özellikle İş Kazası gibi ciddi sonuçlar doğuran olaylarda çalışanı ve ailesini zor durumda bırakabilir.
Sağlık Hizmetleri ve Diğer Haklar
Kısa vadede sağlık hizmetlerinden yararlanma etkilenmese de, uzun vadede prim gün sayısı ve miktarı eksik kalabilir. Bu, çalışanın ileride sağlık hizmetlerinden tam anlamıyla faydalanamamasına neden olabilir. Ayrıca, fazla mesai, yıllık izin ücreti gibi haklar da gerçek maaş üzerinden hesaplanmadığında kayba uğrar.
Bu kayıplar, çalışanların ekonomik ve sosyal güvencesini tehlikeye atar. Karal Hukuk Bürosu olarak, bu tür durumlarla karşılaşan müvekkillerimize, haklarını geri kazanmaları için hukuki yolları detaylı bir şekilde açıklıyoruz.
Çalışanların Başvurabileceği Hukuki Yollar
Çalışanlar, sigortalarının asgari ücretten gösterildiğini fark ettiklerinde harekete geçerek haklarını koruyabilir. İşte bu süreçte izlenebilecek temel yollar:
SGK’ya Şikayet Süreci
Çalışanlar, SGK’ya şikayette bulunarak işverenin primlerini eksik yatırdığını bildirebilir. Bu süreç, işverenin denetlenmesini ve eksik primlerin tahsil edilmesini sağlar. Şikayet şu yollarla yapılabilir:
- ALO 170: SGK’nın çağrı merkezi üzerinden şikayet kaydedilir ve süreç başlatılır.
- CİMER: Online platform üzerinden şikayet dilekçesi gönderilerek denetim talep edilebilir.
- SGK İl Müdürlükleri: Çalışan, doğrudan yazılı bir dilekçeyle başvuruda bulunabilir.
SGK, şikayet üzerine işyerinde inceleme yapar ve bordro kayıtlarını kontrol eder. Eğer eksik prim yatırıldığı tespit edilirse, işveren bu miktarı faiziyle birlikte ödemek zorundadır. Ayrıca, her bir çalışan için idari para cezası uygulanır. Bu süreç, çalışanın haklarını korumanın en hızlı yollarından biridir ve genellikle avukat desteği gerektirmez. Ancak, karmaşık durumlarda profesyonel yardım almak faydalı olabilir.
İş Sözleşmesini Haklı Nedenle Feshetme
4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e maddesi, sigorta primlerinin eksik yatırılmasını haklı fesih sebebi olarak tanımlar. Çalışan, bu durumda iş akdini feshederek şu hakları talep edebilir:
- Kıdem Tazminatı: Çalışma süresine bağlı olarak, gerçek maaş üzerinden hesaplanır.
- İhbar Tazminatı: İşverenin bu durumu düzeltmemesi halinde talep edilebilir.
- Diğer Alacaklar: Fazla mesai, yıllık izin ücreti gibi haklar da mahkeme yoluyla alınabilir.
Bu süreçte, çalışanın fesih sebebini açıkça belirtmesi ve bunu yazılı olarak işverene bildirmesi önemlidir. İş Akdinin Feshinde Usul yazımızda bu prosedürleri detaylı bir şekilde ele aldık. Haklı fesih, çalışanın işten ayrılmadan önce haklarını güvence altına almasını sağlar.
Mahkeme Yolu ve Dava Türleri
Çalışan, gerçek maaşını ispatlayarak mahkemeye başvurabilir. Bu süreçte iki tür dava açılabilir:
- Hizmet Tespit Davası: Sigorta primlerinin eksik yatırıldığı dönemlerin tespiti için açılır. Bu dava, SGK’yı da taraf olarak içerir ve çalışanın prim günlerinin düzeltilmesini sağlar.
- Alacak Davası: Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve diğer hakların gerçek maaş üzerinden ödenmesi için açılır. Bu dava, işverene karşı yöneltilir ve maddi hakların tahsilini amaçlar.
Mahkeme sürecinde, çalışanın elinde güçlü kanıtlar olması büyük önem taşır. Bu nedenle, kanıt toplama aşaması dikkatle yürütülmelidir.
Yargıtay Kararları ve Emsal Uygulamalar
Yargıtay, sigortanın asgari ücretten gösterilmesi konusunda çalışanları destekleyen çok sayıda karar vermiştir. Bu kararlar, çalışanların haklarını koruma konusunda güçlü bir hukuki dayanak sunar. İşte bazı önemli örnekler:
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Kararı
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 30.5.2019 tarihli kararı (E. 2016/13114 K. 2019/12153), sigorta primlerinin asgari ücretten yatırılmasını haklı fesih sebebi olarak kabul etmiştir. Bu kararda, çalışanın maaşının düşük gösterilmesi nedeniyle iş akdini feshetme hakkı olduğu ve tazminat talebinde bulunabileceği belirtilmiştir. Bu karar, işverenin primleri eksik yatırmasının çalışana verdiği zararı açıkça ortaya koyar.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Kararı
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin E. 2022/2680 sayılı kararında, gerçek ücretin tespiti için tanık beyanları ve emsal ücret araştırmalarının dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Bu karar, çalışanın maaşının bordroda gösterilenden farklı olduğunu ispatlaması durumunda mahkemenin bu delilleri değerlendireceğini gösterir.
Bu kararlara Yargıtay Karar Arama sayfasından ulaşabilirsiniz. Yargıtay’ın bu tutumu, çalışanların haklarını ararken cesaretlenmesini sağlar ve işverenler üzerinde caydırıcı bir etki yaratır.
Pratik Adımlar ve Kanıt Toplama Süreci
Çalışanlar, haklarını ararken kanıt toplama sürecine büyük özen göstermelidir. Mahkeme veya SGK şikayet süreçlerinde, çalışanın iddialarını destekleyecek belgeler sunması kritik bir rol oynar. İşte bu süreçte kullanılabilecek yöntemler:
Tanık İfadeleri
İşyerindeki diğer çalışanlar, gerçek maaşın ne kadar olduğunu doğrulayabilir. Tanık beyanları, mahkemelerde en güçlü kanıtlardan biridir ve genellikle işverenin resmi kayıtlarla çelişen uygulamalarını ortaya çıkarır. Örneğin, bir işyerinde birden fazla çalışanın maaşının asgari ücretten gösterildiği tespit edilirse, bu durum mahkemede güçlü bir delil olarak kabul edilir.
Banka Dekontları ve Mesajlaşma Kayıtları
Elden ödenen farkların banka yoluyla yatırıldığı durumlar varsa, bu dekontlar delil olarak sunulabilir. Ayrıca, işverenle maaş konusunda yapılan yazışmalar (WhatsApp, e-posta vb.) da kanıt olarak kullanılabilir. Örneğin, işverenin “Kalan miktarı elden vereceğim” şeklinde bir mesajı, mahkemede çalışanın lehine değerlendirilir. Ses Kayıtlarının Delil Olma Niteliği yazımızda, bu tür delillerin hukuki geçerliliğini detaylıca inceledik.
İş Sözleşmesi ve Bordro Farkları
Gerçek maaşı gösteren bir iş sözleşmesi varsa, bu belge mahkemede en güçlü kanıtlardan biri olur. Ayrıca, bordroda gösterilen maaş ile gerçek maaş arasındaki tutarsızlıklar, diğer belgelerle desteklenirse delil olarak kabul edilir. Örneğin, çalışanın bordrosunda 20.002 TL görünüyorsa ancak banka hesabına düzenli olarak daha yüksek bir miktar yatıyorsa, bu fark mahkemede dikkate alınır.
Bu kanıt toplama süreci, çalışanın haklarını koruma mücadelesinde belirleyici bir faktördür. Karal Hukuk Bürosu olarak, müvekkillerimize bu aşamada profesyonel destek sunarak delillerin doğru bir şekilde toplanmasını ve sunulmasını sağlıyoruz.
İşverenin Sorumlulukları ve Karşılaşabileceği Riskler
İşverenler, sigortayı asgari ücretten göstererek kısa vadede maliyet avantajı elde etmeyi hedeflese de, uzun vadede ciddi risklerle karşılaşır. Bu riskler, hem maddi hem de hukuki açıdan işvereni zor durumda bırakabilir:
İdari Para Cezaları ve Faizli Prim Borcu
SGK, her bir çalışan için ayrı ayrı idari para cezası uygular. Ayrıca, eksik yatırılan primler yasal faizle birlikte tahsil edilir. Örneğin, 5 çalışanı olan bir işyerinde 2 yıl boyunca primler asgari ücretten yatırılmışsa, işverenin ödeyeceği toplam miktar yüz binlerce lirayı bulabilir.
Hukuki Süreçler ve İtibar Kaybı
Çalışanların açacağı davalar, işverene hem maddi hem de itibar kaybı yaşatır. Özellikle mahkeme kararlarıyla tazminat ödemek zorunda kalan işverenler, sektördeki güvenilirliklerini de kaybedebilir. Bu nedenle, işverenlerin yasalara uygun hareket etmesi uzun vadede daha avantajlıdır.
Çalışanların Psikolojik ve Sosyal Durumu
Sigortanın asgari ücretten gösterilmesi, yalnızca maddi bir sorun değil, aynı zamanda çalışanlar üzerinde psikolojik bir baskı yaratır. Birçok çalışan, işini kaybetme korkusuyla bu duruma sessiz kalır ve haklarını aramaktan çekinir. Ancak bu sessizlik, uzun vadede daha büyük kayıplara yol açar. Örneğin, emeklilikte düşük maaş almak, çalışanın yaşam standartlarını ciddi şekilde düşürebilir ve ailesini de etkileyebilir.
Karal Hukuk Bürosu olarak, çalışanların bu tür baskılarla mücadele ederken hukuki destek almasının önemini vurguluyoruz. Uzman avukatlarımız, bu süreçte size rehberlik ederek hem maddi hem de manevi açıdan yanınızda olur. Hakkımızda sayfamızdan ekibimiz ve çalışma prensiplerimiz hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Karal Hukuk Bürosu’nun Yaklaşımı
Karal Hukuk Bürosu, 2000 yılında Av. Burhan Karal tarafından kurulmuştur. Kurumsal ve bireysel müvekkillere hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti sunan büromuz, şeffaflık, profesyonellik ve sonuç odaklı yaklaşımlarıyla tanınır. İş hukuku, sigorta hukuku ve daha birçok alanda uzman avukatlarımızla, müvekkillerimizin haklarını korumak için çalışıyoruz. İletişim bilgilerimiz:
- Telefon: +90 (212) 882 44 66
- E-posta: info@karalhukuk.com
- Adres: Dizdariye Mah. Ihlamur Çiçeği Sok. No:2 Kat:5 D:10 Büyükçekmece/İSTANBUL
Bu konuda daha fazla bilgi almak veya hukuki destek için Avukata Sor sayfamızdan bize ulaşabilirsiniz.
Sigortanın asgari ücretten gösterilmesi, hem yasal hem de etik açıdan ciddi bir ihlaldir. Çalışanlar, bu durumu fark ettiklerinde SGK’ya şikayette bulunarak, iş akdini haklı nedenle feshederek veya mahkemeye başvurarak haklarını arayabilir. Kanıt toplama süreci, bu mücadelede en kritik adımdır ve tanık ifadeleri, banka dekontları gibi belgeler bu süreçte büyük rol oynar.
Karal Hukuk Bürosu olarak, bu tür durumlarda size profesyonel destek sunmaktan mutluluk duyarız. Haklarınızı korumak ve daha fazla bilgi almak için İletişim sayfamızdan bize ulaşabilirsiniz. Unutmayın, hakkınızı aramak sadece sizin değil, tüm çalışanların geleceği için önemlidir.