ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEPLERİ VE CEZAYI KALDIRAN VEYA AZALTAN ŞAHSİ SEBEPLER

15 Şubat 2022 karal_karal 0 Comments

ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEBİ NEDİR?

Şahsi cezasızlık sebepleri suç işlendiği anda var olan sebeplerdir, bu sebepler failin cezalandırılmasına engel olan şahsa bağlı sebeplerdir. Yapılan fiille, suçun maddi ve manevi unsurları tamamlanmış, suç vücut bulmuş, ancak fiili icra eden şahıstan kaynaklanan nedenlerden ötürü suç cezalandırılamaz. Şahsi cezasızlık halinin varlığı durumunda hakim, cezada indirim yapma ve ceza vermekten vazgeçme taktir yetkisine sahiptir. Şahsi cezasızlık hali kanunumuzda tek bir maddede düzenlenmiş olmayıp, kanunun farklı maddelerinde düzenlenmiştir.

TÜRK CEZA KANUNUNDA ŞAHSİ CEZASIZLIK HALLERİ

TCK m.167:
(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

Bu kanun hükmü bünyesinde hem şahsi cezasızlık hallerini hem de cezayı kaldıran ve azaltan halleri barındırmaktadır. Zira 1. Madde ve bentlerinde şahsi cezasızlık halleri düzenlenmişken, 2. Maddede cezayı azaltan haller düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu m.22/6:” Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir”

Örneğin taksirle trafik kazasına neden olan ve bu kaza neticesinde aile üyelerinden birinin ölümüne neden olan kimse hakkında kanunda açıkça düzenlenen şahsi cezasızlık sebebinin varlığı nedeniyle cezayla müeyyelendirilemez. Ayrıca yine bu kanun maddesinden de anlaşılmaktadır ki şahsi cezasızlık halinin oluşabilmesi için suçun taksirle işlenmesi gerekmektedir.

YARGITAY Ceza Genel Kurulu ,Esas: 2015/ 239 Karar: 2018 / 321 Karar Tarihi: 03.07.2018:

“Kanuni düzenlemeye bakıldığında, bu şahsi cezasızlık nedeninin uygulanabilmesi için somut olay açısından ayrıca değerlendirilmesi gereken iki temel şartın varlığı aranmaktadır.

1- ) Taksirle işlenmiş suç bulunmalıdır. 22. maddenin altıncı fıkrasının ilk cümlesinde; ‘Taksirli hareket sonucu neden olunan netice’den bahsediliyor olması, anılan şahsi cezasızlık sebebinin yalnızca taksirle işlenen suçlarda uygulanabileceğini göstermektedir. Doğrudan kast, olası kast veya kast taksir kombinasyonu ile işlenen suçlarda bu hüküm uygulanamayacaktır. Bilinçli taksirin varlığı durumunda ise aynı fıkranın ‘bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir’ şeklindeki son cümlesi uyarınca bu şahsi cezasızlık hali değil, ‘cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep’ söz konusu olabilecektir.

2- ) Meydana gelen netice ‘münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından’ etkili olmalıdır. Buna göre, failin taksirli hareketiyle neden olduğu netice hem kendisine acı ve ızdırap vermeli, hem de cezalandırılmasına karar verilmesi kendisi ve ailesi bakımından artık bir cezaya hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyete yol açmalıdır. Görüldüğü gibi bu şart, kendi içerisinde konumuzu ilgilendiren iki ayrı hususu içermektedir:

Öğretide de benimsendiği üzere bunlardan ilki; ‘failin taksirli eyleminden ağır düzeyde etkilenmiş olması’, başka bir deyişle failin kendi fiilinin mağduru durumuna düşmesidir. Failin uğradığı mağduriyet, maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Hangi mağduriyetin bir cezaya hükmedilmesini gereksiz kılacağı ise her somut olaya göre belirlenmelidir. (V. Özer Özbek, Türk Ceza Kanunu İzmir Şerhi, Türk Ceza Kanununun Anlamı, Seçkin Yayınevi, Ankara, c. 1, 4. Baskı, s. 284) “

TCK m.165: “(1) Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Kanun hükmünde düzenlenen suçta, eşyayı satan kişinin bunun elde edildiği suçu işlemesi veya suça iştirak etmesi bu suç açısından şahsi cezasızlık sebebi oluşturur. Bu sebeple eşyanın elde edildiği suçu işleyen kimse ayrıca TCK m.165’e göre cezalandırılmaz.

TCK m.245: “(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(…)
(4) Birinci fıkrada yer alan suçun;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

Görüldüğü üzere bu suçun kanunda yer alan kimseler arasında işlenmesi şahsi cezasızlık sebebini oluşturmaktadır.

TCK m.273:“1) Kişinin;
a) Kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,

b) Tanıklıktan çekinme hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması, Halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

TCK m.281:“(1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.

Örneğin kasten adam öldürme suçunu işleyen kimse, işlediği suçu gizlemek adına delilleri yok eder, gizler, değiştirir veyahut bozar ise bu kişiye kasten adam öldürme suçunun yanı sıra TCK m.281’e göre de ceza verilmez. Bu kimsenin suçu kendisinin işlemesi ya da suça iştirak etmesi, bu suç açısından şahsi cezasızlık sebebini oluşturur.

TCK m.283:1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.

CEZAYI KALDIRAN VEYA AZALTAN ŞAHSİ SEBEPLER

Cezaya tabi bir suç işlenmektedir fakat, cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler suçun işlenmesi anında mevcut değildir. Bu sebepler suç işlendikten sonra ortaya çıkan sebeplerdir ve kişinin cezalandırılmasına engel olur veya daha az ceza almasını sağlar.

Örneğin, TCK m.221′ e göre suç işlemek maksadıyla örgüt kuran kimse, hakkında soruşturma başlamadan ve kurduğu örgütün amacı doğrultusunda suç işlemeden örgütü dağıtırsa veya kurucu ve yöneticiler ,vereceği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayacak olursa bu kimseler hakkında cezaya hükmedilemez. Buradaki etkin pişmanlık hali cezalandırılmaya engel teşkil eder.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere TCK 167/2’de “Bu suçların (hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma vb.), haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.” denilerek cezayı azaltan şahsi sebepler de kanun hükmünde düzenleme bulmuştur.

Gerek şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı halinde gerekse cezayı azaltan ve kaldıran şahsi sebeplerin varlığı halinde bu durumlardan yalnızca ilgili şahıs yararlanır. Yani iştirak halinde işlenen suçlar bakımından, fiile katılan kişilerden yalnızca şahsi cezasızlık sebebine ve cezayı azaltan veya kaldıran şahsi sebebe sahip olan kimseler bu durumlardan yararlanır. Fiile katılarak suçu işleyen diğer kişilerin bu nedenlerden yararlanması mümkün değildir. Bu durum ilgili kanun maddesinde de açıkça dile getirilmiştir:

TCK m.40:”(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak den her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır”

YAZAR

Stj. Av. Mehtap ERGÜN

NOT: Tarafımız sormak istediğiniz hususları Avukata Sor kısmımızdan sorabilirsiniz. Karal Hukuk Bürosu olarak İstanbul Büyükçekmece merkezli ofisimizde alanında uzman kadromuz ile sizlere hizmet vermekteyiz. İletişime geçmek için Karal Hukuk Bürosunun iletişim sayfasını kontrol edebilirsiniz.