HAKLARIN YARIŞMASI KAVRAMI
Hak kısaca , hukuk düzeninin koruduğu menfaattir. Davaya konu edilen talep eğer ki birden fazla sebebe dayandırılabiliyorsa bu durumda hakların yarışması gündeme gelecektir. Hakların yarıştığı dava çeşidine Mütelahik dava denir her ne kadar HMK’da düzenlenmiş bir dava çeşidi olmasa da eski usul kanununda (HUMK) düzenlenmiş olup daha sonrasında doktrinde bir dava çeşidi olarak kabul edilmiştir. Bu kavramı daha somut bir örnekle anlatacak olursak Yargıtay’ın da görüş birliğine vardığı üzere eser sözleşmesi kapsamında olan estetik operasyonlarda, doktorun hatası ile meydana gelen zarara karşı hasta hem sözleşmeye aykırılığa dayanarak uğradığı zararın tazminini isteyebilirken aynı zamanda haksız fiilin unsurları gerçekleştiyse bu kanun hükmüne (TBK m.49) dayanarak da uğradığı zararın tazminini isteyebilir. Burada talep tektir ve aynıdır. İstem ise uğranılan zararın giderilmesidir. O halde bu iki sebepten birine dayanarak talep ileri sürülebilir. İşte bunun gibi durumlarda hakların yarışmasından bahsedebiliriz. Ancak bu sebeplerden birine dayanarak açılan dava sonucunda mahkeme red yönünde karar aldıysa daha sonra diğer hüküm dava sebebi olarak gösterilip yeni bir dava açılamaz, açılsa bile red yönünde hüküm kurulması gerekmektedir. Yargıtay’ın bu yönde bir kararı mevcuttur:
“Bir maddi vakıanın (dava sebebinin) birden fazla hukuksal nedene dayalı olarak ileri
sürülmesi hali, doktrin ve uygulamada mütelahik dava olarak adlandırılmaktadır. Bu
nitelikteki davalarda mahkemece, davaya uygulanması gereken yasa maddelerinden
(hukuksal nedenlerden) sadece birine göre inceleme yapılarak davanın reddi halinde, ilk
davada incelenmemiş olan kanun hükümlerine dayanarak yeni bir dava açılması mümkün
olmayıp, açılmış ise kesin hüküm nedeniyle reddedilmelidir.” (11.HD 25.12.2008,12577/14418)”
Peki bir kimse bu sebeplerden hangisine dayanacağını, hangisinin kendisinin daha menfaatine olacağını bilmiyorsa ne yapacak? Bu durum Türk Borçlar Kanunu’nda açıkça düzenlenmiştir:
MADDE 60- Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.
Kanun metninden de anlaşılacağı üzere önemli olan ileri sürülen vakıaların uygun delillerle birlikte ispatlanması olup birden fazla sebebin varlığı durumunda hakim, zararı en iyi şekilde karşılayacak sebebe dayanarak karar vermelidir.. Bu hüküm, HMK m.33 te düzenlenen “Hakim, Türk hukukunu re’sen uygular” hükmüyle beraber değerlendirildiğinde hakime en üst düzeyde dikkat ve özen göstermenin yanı sıra zarara uğrayanın menfaatini de en iyi şekilde gözetme sorumluluğunu tayin edilmiştir.
HAKLARIN YARIŞMASI VE KANUNLARIN YARIŞMASI ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Bu iki kavram arasındaki asıl fark birbirinin özellik genellik unsuru anlamında kendini gösterir. Yasaların yarışması için ; bir talep hakkında hem özel kanunda hem de genel kanunda bir düzenlemenin bulunması, özel kanun genel kanun uygulanamayacağını açıkça düzenlemesi, özel kanun genel kanuna atıfta bulunması ya da özel kanundaki boşlukların genel kanunla tamamlanması hallerinin söz konusu olması gerekir. Dikkat edileceği üzere kanunların yarışması halinde istisnai haller dışında özel kuralın genel kurala göre öncelikle uygulanması hallerinde aslında tek bir talebe uygulanacak tek bir kanun hükmü vardır ancak hakların yarışmasında tek olan talep için birden fazla kanun hükmü bulunmakla beraber bunlardan biri uygulanabilir. Kanunların yarışmasına şöyle örnek verebiliriz; dernekler hakkında Türk Medeni Kanunu’nda düzenleme mevcuttur ancak derneklerin özel olarak 5253 Sayılı Dernekler Kanunu da vardır. Dernekler hakkında çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlık durumunda her iki kanunda da aynı yönde düzenleme varsa yukarıda bahsettiğimiz hususlar değerlendirilerek hangi mevzuatta yer alan kanun hükmünün uygulanması gerektiğine karar verilir.
HAKLARIN YARIŞMASI( MÜTELAHİK DAVA)İLE TERDİTLİ DAVA ARASINDAKİ FARKLAR
Hakların yarışmasına dayalı bir dava çeşidi olan bir dava çeşidi olan mütelahik dava ve terditli dava her ne kadar benzer kavramlar olarak görünse de temelde çok farklı iki dava çeşididir. Terditli dava HMK m. 111’de düzenlenmiştir:
(1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.
(2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.
Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere ileri sürülecek olan birden fazla talep arasında öncelikle hukuki veya ekonomik bir ilişki olmalıdır. Talepler birbirinin ikamesi olmayıp asıl talebin reddedilmesi durumunda feri yani diğer talep ileri sürülebilir. Bu kavramı daha da somutlaştırmak gerekirse; satın alınan bir malın alıcıya aynen teslim edilmesi, eğer bu mümkün değilse ödeme tarihinden itibaren ödenen meblağın faiziyle beraber alacaklıya ödenmesi istemi terditli yani kademeli olarak ileri sürülen bir talep olup görüldüğü üzere talepler arasında hukuki ve ekonomik anlamda bir ilişki vardır ve malın teslimi eğer mümkün ise feri olan diğer talep hakkında hüküm tesis edilemez.
Hakların yarışması halinde açılan davada yani mütelahik davada ise tek bir talep olup bu talep birden fazla hukuki sebebe dayandırılabilir. Oysa terditli davada aralarında aslilik-ferilik ilişkisi olan birden fazla talep mevcuttur.
KAYNAKÇA
http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/1980-6/1.pdf
http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2013-106-1272
Stj. Av. Mehtap Ergün